Paranoyak, kötülüğü hedefleyen ilgilerin ve çabaların odak noktasında yaşar. Hiç silinmeyecek cinsten var olan tehlike, duygularında yoğunlaşır. Aman vermeyen bir gözetim altında olduğuna, her hareketinin izlendiğine inanır ve dikkatini bir dakikalığına yitirse, bu durumun tehlikeli olacağından korkar. Paranoyak tüm yaşamı boyunca tehlike işareti sayılabilecek gizli ve önemli ipuçlarının peşindedir.
Paranoyanın ayırıcı nitelikleri
Aşırı şüphecilik paranoyanın başlıca semptomlarındandır. Diğer niteliklerse odak noktası olma, büyüklük, düşmanlık, özgürlüğünü kaybetme korkusu, yansıtma ve halüsinasyonlu düşünce biçimidir.
1.Şüphecilik: Şüphecilik, paranoyağın en dikkate değer ve ayırıcı özelliğidir. Paranoyak için hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Paranoid kişiliğe sahip insan, masum görünüşlü gerçeklerin kendisini şaşırtmasına izin vermez, onların iç yüzüne nüfuz edebildiğini iddia eder. Sürekli gizli anlamlar çıkarmaya çalışır, oralarda bir yerde olduğunu kesinkes bildiği düşmanları hakkında ipuçları arar. Algılamalarını, eskiden beri var olan düşüncelerinin ve önyargılı kararlarının ışığında yorumlar, tümdengelimsel bir mantık silsilesi takip eder ve gizli düşmanlık tezini destekleyen en küçük bir ipucuna bile dört elle sarılır. En güçlü kanıtları bile, kendisini sahte bir rahatlığa yönlendirecek düzmece olgular gibi görerek bir kenara atar. Ancak paranoyak bunlara kanmayacak kadar akıllıdır; yüzeyde çelişkili görünen gerçekler, olsa olsa düşmanlarının ne kadar akıllı ve kötü olduğunu kanıtlamaya hizmet eder.
Paranoyağın iz sürmesi bir bilim adamınınkine benzer görünüştedir. Ancak ikisinin arasında önemli bir fark vardır. Gerçeği arayan bilim adamı mantığını hem tümdengelimci hem de tümevarımcı bir yaklaşımla kurar ve gözlediklerini, yani empirik verileri bu şekilde belli bir analize tabi tutar. Bilim adamı hipotezini deneylere tabi tutar, şayet kanıtlarla desteklenmiyorsa, hipotezinin yanlış olduğunu kabule hazırdır. Paranoyak ise, zaten “gerçeği”(!) bilmektedir ve bunun kanıtlanmasına yönelik araştırma yapmakla meşguldur. Paranoyağın düşünce biçimi kararın sabit olduğu ve buna ilişkin kanıtların aranması sürecinden ibarettir. Paranoyak, herhangi bir hipotezi doğrulamak veya yanlışlığını ortaya koymak için çaba göstermez; yeterince çalışırsa şüphelerini haklı çıkaracak kanıtı bulacağından emindir. Kanıt bulma faaliyetiyle o kadar yoğun uğraş verir ki sadece tehlikeli olduğuna inandığı “kanıtları”(!) seçer.
Ayrıntılara azami dikkat gösteren paranoyak, kendi sanrılarına uymayan gerçekleri ( çoğu kez büyük bir maharetle ) uzak olduğu biçiminde yorumlar, her olayda ve söylemde “asıl anlamlar” ve ‘ipuçları’ arar. Arayışı çok katı biçimde kasıtlıdır. Paranoyağın dünya görüşünde olaylar spontane oluşmaz her daim birileri tarafından kasıtlı olarak oluşturulur. Paranoyağın kitabında asla ve kesinlikle rastlantı yazmaz, her şey mutlaka birilerinin düzenlemesiyle oluşur.
Yargılayıcı olmadan mantık yürüten, olayları dengesiz yorumlayan çok bilindik, tipik bir paranoyak son derece mantıklıdır; yanlış olan çıkarımlarına temel olan öncülleridir. Akıl almaz bir koleksiyoncu olarak görülürse de; kendi kurguladığı mantık silsilesine uygun gerçeklerle ilgilidir. Muazzam bir rasyonelleştiricidir.
2.Odak Noktası Olma(Dünya’nın merkezi olma sanrısı):Paranoyağa göre onunla ilişkili bir anlamı vardır. Aslında kendisiyle hiçbir şekilde ilgisi olmayan eylemleri ve söylemleri kendine yöneltilmiş olarak algılar; o kendisinin büyük ilgi odağı olduğunu bilir ve bundan emindir. Paranoyağın beyni dost/düşman ayrımıyla hastalıklı bir biçimde meşguldur. Ve bu düşmanlar her nedense onun peşindedir. Paranoyağın en dikkate değer yönlerinden biri olan bu odak noktası olma durumu, defensif bir niteliktedir; ilgi çekmemek ve önemsenmemektense, bir düşmanlığın odak noktasında bulunmak tercih edilir.
3.Büyüklük: Paranoyağın yukarıdaki niteliğinin beraberinde küstahça büyüklenmesi kendini gösterir. Bu konuda kesin yargıya ulaşmış paranoyak hiçbir itiraza ve ihtilafa rıza göstermez. O gerçeğin bilgisine sahiptir. Kendisinden farklı düşünecek kadar aptal olanları küçümser ve onlara salaklar der gibi bir tebessümde bulunmayı da ihmal etmez. Paranoyağın bu amansız büyüklenmesidaima düzensiz ve dengesiz kişisel ilişkilere yol açar.
4.Düşmanlık:Paranoid kişide ilk fark edilecek niteliklerden biri de dünyaya karşı düşmanca tavırlarıdır. Paranoyak mücadeleci, sinirli, huysuz, aşırı alıngan, kavgacı, tartışmacı, kolay incinen ve aşırı şekilde savunmacıdır. Bu savunmacı duruş onu her an saldırıya açık hale getirir. Paranoyağın içinden kaynaklanan bu düşmanlığı öylesine devasa boyutlardadır ki, hep dışardan kendisine yeterince sevgi gösterilmediğine takılıp kalır. Ancak kendine güvensizliğinden doğan, daima reddedilmeye hazır tutumu ve dünyaya karşı aşırı düşmanlığı onun hep bu sevgisizlik batağının içinde umarsızca debelenmesiyle sonuçlanır.
*self-fulfilling prophecy > kendisini gerçekleştiren kehanet, söylenenin, tahminlerin gerçeğe dönüşmesi isteği.
Bu durumu İngilizce bir kavram olan “self-fulfilling prophecy” kelimesiyle de açıklamak olasıdır. Karşılaştığı bir kişi hakkında olumsuz fikirlere sahip olan bu fikirlere paralel olarak olumsuz ve pek de dostça olmayan davranışlarda bulunacaktır.
Karşıdaki şahıs da bu düşmanca tutum ve davranışa aynı şekilde karşılık verecektir. Sonunda ilk kehanetin sahibi kehanetinin bir gerçek olduğunu kesinkes, sarsılmaz bir şekilde kabul edecektir. Bu kabulden sonra düşmanca tutum ve davranış artan şekilde devam edecektir. Ta ki taraflar arasında iletişim eksikliğini (lack of communication> iletişimsizlik) giderecek yanlış anlamaları önleyecek bir iletişim mekanizması kurulana değin. Dolayısıyla paranoyak etrafının onu bertaraf etmek isteyen insanlarla kuşatıldığına inanır ve çevresinde sürekli düşman varlığının olduğunu hisseder. Var olduğuna inandığı düşmanlara karşı amansızca bir mücadeleye girer, dolayısıyla düşmanlığı körükler, böylece onların kendisini yok edeceğini ya da böyle bir niyeti olduğunu kanıtlamış olur.
5.Bağımsızlığını, Kendi başınalığını kaybetme korkusu: Paranoyağın yaşamdaki en önemli psikolojik ilkelerinden biri, “beni çiğneme”dir. Dış baskılara ya da otorite odaklarına boyun eğme, tahammül edilemez bir olgudur. Her zaman üstün, başat bir güçten ya da kendisi dışındaki kişinin istediğini yaptırabileceğinden korkar ve abartılmış bir bağımsızlık tavrı sergiler.
Şüphe götürmez bir tarzda güvende olma isteği ve ipleri elden kaçırmama korkusuyla hareket eden paranoyağın kendini çoğu kez tehlikeye atması esasen paradoksal ve ironik bir durumdur. Dolayısıyla hayatını, güvenliğini tehdit edebilecek halleri düşünerek ve düşleyerek bu heyulaları doğrultusunda davranarak geçirir. Mutlak, tartışma götürmez tarzda güvende olma isteği, sağlıklı davranış, uyum sağlayıcı tepki ve tedbir öğelerinden sapkınlıktır bir bakıma. Paranoyak zaaf göstermekten korkar yumuşak ve merhametli duyguları lanetler.
Belli ölçüde siyaseten otonomi, herhangi bir liderin siyasal hedeflerini ve ruhsal ihtiyaçlarını yerine getirmesi için gerçekten gereklidir. Ancak tamamen bağımsız ya da otonomik olmak mümkün olmadığı gibi, tam bir güven içinde olmak da imkân dahilinde değildir. Başkalarının isteklerini az da olsa kabul etmek, bir nebze boyun eğmek ve bir yere kadar belirsizliği kabullenmek toplumsal yaşamın bir gereğidir.
6.Yansıtma: Yansıtma görece normal ölçülerde olan utancın yöneltilmesidir. Acı veren bir duyguya katlanamayan, onu hoş göremeyen bir kişi, onu kendisinin dışındakilere yükler veya reddeder. Yansıtmadan beklenen şey, kabul edilemez duyguları, durumları, olguları alıp, onları kendisi dışındakilere bir anlamda yamamaktır. Bu yönüyle gerçeğin özel bir biçimde saptırılmasıdır esasen yansıtma..Paranoyak bilinen, görünen bir gerçeği saptırmaz; saptırma gerçeğe ilişkin yorumdadır. Yansıtma yapan paranoyak çıplak gözle görülen gerçeğe itibar etmez; başkalarının görünenin arkasındaki gizli emelleriyle, hedefleriyle ilgilenir.
7. Halüsinasyonik düşünme:Paranoid halüsinasyonlar>sanrılar içinde siyaset sahnesinde en çok kullanılan unsurlar zulme uğrama ve büyüklenme. Paranoyak başkalarından özel muamele bekler ancak kendisi istismarcı ve güvenilmez bir davranış biçimi sergiler. Başkaları üzerindeki etkisinden genel itibarla habersizdir. İçe dönüktür, zaten bu yönüyle kendi fasit dairesi>kısır döngü>dönüp dolaşıp aynı noktaya gelme içinde debelenip durur. Sürekli birilerinin ona karşı gizli bir plân ya da komplonun içinde olduğunu düşünür. Hatta bu düşünce biçimine uygun olarak sürekli arkasında duran yanında duran insanlardan hep bir tehdit ve tehlike bekler. En ileri boyutta paranoyada paranoid, duvara yakın adeta yapışık durur ki bu sayede duvarın öbür tarafından gelebilecek saldırılara karşı kendisini güvenceye alabilsin. Sürekli önemli olduğunu düşünür, o olmazsa dünyanın normal işleyişinin adeta duracağını, kendisinin varlığının insanlık için bir şeref olduğunu içten içe duyumsar ve buna öyle bir inanç besler ki kendisinin dışında kimse etki bile edemez ona. Bu önemlilik ve büyüklenme beraberinde sanrıları(halüsinasyonları) getirir çünkü diğerleri, yani kendisinin dışındakiler onun bu önemini biliyorlar ve her fırsatta ona karşı komplo kurup onu yok edeceklerdir.
Paranoyanın niteliklerine öz olarak değindik. Aslında bu nitelikler ileri boyutlardaki paranoya sendromu için geçerlidir.
Oysa toplum içinde bu boyutta olmasa da paranoid düşünce inanılmaz boyutlarda kök salmış durumdadır. Herkes bir diğeriyle iletişime girmekten çekinmekte hep ondan bir tehdit ve tehlike gelebileceğinden ürkmektedir. Güvenilmez ilişkilerin ağında kendi kabına çekilen çağımızın insanı kendi yalnızlık çölünde vahasız ve gölgesiz debelenip durmaktadır.Frank Furedi’nin Korku Kültürü’nde bahsettiği insanı insanlıktan çıkaran bir korku bulutu üzerimize çöreklenmek üzeredir. Toplumdaki her türlü çatışmanın kaynağında da az ya da çok bu paranoid düşüncenin payı yadsınamaz.
Mein Kampf’ın ve Metal Fırtına’nın ülkemizde bu kadar çok satması başka nasıl açıklanır? Ne yani Hitler’in belli bir sistematikten yoksun, diskursive, derme çatma fikirleri günümüze ışık mı tutacak? Hayır. Hitler nefretin psikopatalojisini iyi kullanmış ve buradan kendisine dünya egemenliği çıkarmaya çalışmıştır.